Tiyatro sahnesi sizin için ne anlama geliyor?
Sahne bir ayna gibi, orada kendinizle yüz yüze geliyorsunuz. Nasıl bir insan olduğumu, tüm benliğimi, güzel yanlarımı, defolarımı… Hayatımızda bir imaj gösteriyoruz ve kendimizi, yakınlarımızı buna inandırıyoruz; kimi zaman da kandırıyoruz. O anda insan başka yerlerde olmak istiyor, dünyanın öbür ucuna gitmek istiyor. Ve çok önemli bir soruyla karşı karşıya kalıyorsunuz: Sahneye tekrar dönecek miyim, gidecek miyim? Hep bunu düşündüm. Büyük bir cesaretle tiyatroya döndüm, çünkü sizin defo olarak tanımladığınız -iyi veya kötü- özelliklerinizin aslında oyunculukta birer artı olduğu ve bunu kullanabileceğinizi öğretiyorlar. Mesela, Hintli bir çocuğu oynadığım bir bölüm vardı, orada yalın ayak olmam gerekiyordu; bu durumdan rahatsızdım ve sahneye terlikle çıkıyordum. Bu durumu fark ettiler ve bana bunun rahatsızlık edici bir olay olmadığını öğrettiler. Doğallık, çirkinlik, güzel bir şey.
Tiyatro ve Sinemayı birbirinden ayırmak elbette olanaksız. Tiyatro kökenli bir oyuncu olarak, bu iki sanat dalını karşılaştırabilir misiniz?
Tiyatro formunuzda değilseniz durumu kurtarabilirsiniz. Teknik öğreniyorsunuz, sinematografik olarak düşünürsek tiyatro tek plan ve oyuncu olarak başka bir mekan alternatifiniz yok. Sinemada planlara göre durumu ayarlayabilirsiniz. Tiyatroda bir gece çok iyi oynuyorsunuz ve ertesi gün tıpatıp aynısını oynamak gibi bir şansınız yok. Bir sonraki gece her şey sıfırdan başlıyor, tekrarlamak isteseniz de olmuyor.
2002 - La Salle d'eau
2001 - Silence Complice
1997 - 2001- Appelez-Moi Chef !"ou "Cellule 118
1996 - American Buffalo